Sayfalar

3 Mayıs 2020 Pazar

Pyrrhos Zaferi





MÖ 281 yılında Roma ile İtalya'nın doğu kıyısındaki Tarentum kenti arasında savaş patladı. Yunan kenti Sparta'nın bir kolonisi olarak gelişen Tarentum kentinin halkı hala Yunanca konuşuyor, kendilerini kültürlü Spartalılar olarak görüyor ve diğer İtalyan kentlerinin barbar olduğunu düşünüyordu. Bu arada Roma, komşu kentlerle yaptığı bir dizi savaş sonrasında büyük bir güç olarak kendini göstermeye başlıyordu. Sağduyulu Romalılar aslında Tarentum ile savaşmaya pek gönüllü değildiler. İtalya'nın o dönemdeki en zengin kenti, Roma'ya karşı tüm müttefiklerini parasal açıdan destekleyecek kaynaklara sahipti; büyük bir tehdit oluşturmayacak kadar uzakta, güneydoğu sahilindeydi. Ne var ki Tarentum halkı limana gelmiş olan bazı Roma gemilerini batırmış, filonun amiralini öldürmüş ve Roma bir anlaşma pazarlığı yapmak isteyince elçileri hakarete uğramıştı. Onuru tehlikede olan Roma kendini savaş için hazırlamaya başladı.

Tarentum'un bir sorunu vardı: zengin bir kentti ama gerçek bir ordusu yoktu. Halk refah içinde yaşamaya alışmıştı. Kendi adına savaşması için bir Yunan Ordusu'nun çağırılmasına karar verildi. Spartalılar başka bir savaşı sürdürmekte olduğundan Tarentumlular Büyük İsken der' den sonra en büyük Yunan savaşçısı olan Epir kralı Pyrrhos'a (MÖ 319-272) çağrı yaptılar.
Yunanistan'ın merkez batısındaki Epir, küçük bir krallıktı. Toprakları verimsizdi, nüfusu azdı, kaynakları yetersizdi ama ailesinin soyundan geldiğini iddia ettiği Akhilleus ve uzaktan bir akraba olan Büyük İskender öyküleriyle büyümüş olan Kral Pyrrhos görkemli atalarının izinde yürümek, Epir krallığını büyütmek ve kendi imparatorluğunu yaratmak istiyordu. Gençliğinde bazı büyük askeri liderlerin ordularında görev yapmıştı ve bunların arasında Büyük İskender'in bir generali olan ve şimdi Mısır'ı yöneten Ptolemaios da vardı. Pyrrhos kısa zamanda bir savaşçı ve lider olarak değerini kanıtlamıştı. Çarpışmalarda tehlikeli saldırılan yönetmekle tanınmış ve "Kartal" lakabını kazanmıştı. Epir'de oluşturduğu küçük bir orduyu çok iyi eğitmiş ve hatta birkaç çarpışmada daha kalabalık olan Makedonya Ordusu'nu yenmeyi başarmıştı.

Pyrrhos'un ünü gitgide artıyordu ama böylesine küçük bir ülkenin Makedonya, Sparta ve Atina gibi daha güçlü Yunanlı komşularının arasından sivrilmesi oldukça zordu. Tarentum'un çağrısı çok kışkırtıcıydı: öncelikle ona hem para hem de müttefik ülkelerden toplanmış büyük bir ordu sunacaklardı. İkincisi Romalıları yenerek kendini İtalya'nın hakimi durumuna getirebilir, ardından Sicilya ve Kuzey Afrika'daki Kartaca'ya uzanabilirdi. Büyük İskender imparatorluğunu kurmak için doğuya gitmişti: Pyrrhos da batıya gidip Akdeniz'e hakim olabilirdi. Teklifi kabul etti.

MÖ 280 ilkbaharında Pyrrhos 20.000 piyade, 3000 süvari, 2000 okçu ve 20 filden oluşan; bu tarihe dek İtalya'ya geçen en büyük Yunan Ordusu'yla yola çıktı. Ne var ki Tarentum'a ulaşınca aldatıldığını anladı: bu ülkenin bir ordusu olmadığı gibi, komşu kentlerden bir ordu toplamak girişiminde de bulunmamışlar, bu işi Pyrrhos'a bırakmışlardı. Pyrrhos hiç zaman yitirmeden kentte bir askeri diktatörlük ilan edip olabildiğince çabuk kent halkından bir ordu toplayıp eğitmeye başladı.
Strateji ustası ve savaşçı olarak şöhretini bilen Romalılar Pyrrhos'un kente gelişi karşısında kaygılandılar. Ona hazırlanma fırsatı tanımamak için derhal bir orduyu yola çıkarıp Pyrrhos'u elindeki çok az güçle savaşmaya zorladılar. İki ordu Herakleia kenti yakınında karşılaştı. Sayıca az olan askerleri neredeyse yenilmek üzereyken Pyrrhos gizli silahını ortaya çıkardı: olağanüstü boyutları, korkunç sesleriyle saldıran fillerin üzerin­ deki askerler de bir yandan ok atıyorlardı. Daha önce hiçbir sava§ta fil­lerle karşılaşmamı§ olan Romalılar paniğe kapılınca sava§ın yönü deği§ti.
Biraz sonra disiplinli Roma birlikleri geri çekilmeye ba§ladı. "Kartal" büyük bir zafer kazandı. Ünü tüm İtalya yarımadasına yayıl­dı; gerçekten de Büyük İskender yeniden doğmu§ gibiydi. Artık öteki
kentler ona yedek kuvvetler gönderip Herakleia'daki kayıplarını telafi et­meye ba§ladılar. Ama Pyrrhos kaygılıydı. Aralarında birkaç önemli gene­ralinin de bulunduğu deneyimli sava§çılarının bir kısmını bu çarpı§mada yitirmi§ti. Daha da önemlisi §İmdiye dek kar§ıla§tıklarından çok farklı
olan Roma birliklerinin gücü ve disiplini onu etkilemi§ti.

Romalılarla bir barı§ anla§ması yapıp yarımadayı onlarla payla§mayı önerdi. Aynı zamanda anla§maya ivedilik kazandırmak ve barı§a yana§madıkları takdirde kendisini kar§ılarında bulacaklarını Romalılara açıkça belirtmek için Roma'ya doğru ilerlemeyi sürdürdü. Bu arada Herakleia yenilgisi kolayca korkuya kapılmayan ve yenilgileri hafife almayan Romalıları derinden etkilemi§ti. Çarpı§manın hemen ardından askere alınma çağrısı yapıldı ve gençler akın akın orduya katıldı. Romalılar büyük bir gururla anla§ma önerisini reddettiler: asla İtalya'yı payla§mayacaklardı. İki ordu MÖ 279 ilkbaharında Roma'dan pek uzak olmayan Asculum kenti yakınında kar§ıla§tı. Çarpışmanın ilk günü çok §İddetli geçti ve bir kez daha Romalılar kazanır gibiydi. Ama ikinci gün bir strateji ustası olan Pyrrhos, Roma askerlerini, kendi ordusunun manevra tarzına daha uygun olan bölgeye çekti ve avantaj kazandı. Alı§ılagelmi§ biçimde günün sonunda Roma birliklerinin kalbine fillerin öncülüğünde yapılan saldırıyı kendisi yönetti. Romalılar dağıldı ve Pyrrhos bir kez daha zafere ula§tı.

Kral Pyrrhos şimdi zirvedeydi ama üzüntüye ve uğursuzluk önsezisine kapılmı§tı. Çok ağır kayıplar vermi§ti; güvendiği generallerin çoğunu yitirmişti ve kendisi de ağır yaralıydı. Ne var ki Romalılar uğradıkları yenilgiyc karşın asla yorulmaz gibiydiler. Asculum zaferi için kutlandığında Pyrrhos, "Eğer Romalıları bir kez daha buna benzer bir savaşta yenersek, tümüyle mahvoluruz," diye yanıtladı.
Aslında Pyrrhos zaten mahvolmuştu. Asculum'daki kayıpları kolayca telafi edilebilir gibi değildi ve geri kalan askeri gücü bir kez daha Romalılarla savaşamayacak kadar azalmıştı. İtalya seferi sona ermişti.


s. 196-198

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder